Etiketler
Adaçayı, Adelfonesos, Afrika, Ahmet Enön, Akça Adası (Mamali), Akdeniz, Alkibiades, Almanca, Amfora, Anadolu Selçukluları, Anataş Adacık Batığı, Antik Çağ, Antonin Hanedanı, Antoninler, Antoninus Pius, Araplar, Aristeas, Artemis Tapınağı, Artemisia, Asmalı, Asmalı Adası, Asya, Atatürk, Atheniyenler, Atina, Avrupa, Avşa Adası, Aya İrini, Ayasofya, Ağrı Dağı, Çamaltı Burnu Batığı 1, Çamaltı Burnu Batığı 2, Çanakkale Boğazı, Çılılı Burnu Batığı, Çınarlı, Çırağan Sarayı, Bademcilik, Balıkçılık, Balıkesir, Bandırma, Barcelona Kulübü, Baylos Yoannis Mikelis, Bayrağımızı, Bağcılık, Bülent Vapuru, Büyük Açlık, Büyükçayır Doruğu, Bedalan Körfezi, Belçikalı, Beş İyi İmparator Dönemi, Bizans, Brezilya, Caird Purdic Tersaneleri, Dahiliye Seririyat Muallimliği, Darülfünun Tıp Fakültesi, Dördüncü Zaman, Dedeağaç, Dolmabahçe Sarayı, Dolomit, Dr. Nuşin Asgari, Ege Denizi, Ekinlik Adası, Ekinlik Adası (Kaşık), Ekinlik Batığı, Elafonesos, Erdek, Etrüskler, Eşek Adaları Batığı, Eşek Adası, Facebook, Félix Marie Charles Texier, Fener Adası, Fenike, Fenikeliler, FMF-Akdeniz Aile Ateşi Hastalığı, Fransa, Fransızca, Ganos, Garip Bir Karın Sendromu, Gaziköy, Gökçeada, Gündoğdu, Georgios Marmara, Girit, Haçlı Seferleri, Hadrian, Hadrianus, Halil Adası, Hasır Adası, Hayırsız Ada, Herodot, Hieronymus Wolf, Horasan, I. Dünya Savaşı, I. Justinianos, II. Dünya Savaşı, Justinyen, Kabe, Kalkavanzade Kardeşler, Kapıdağ, Karabanlar Tepesi, Karacabey, Karya, Karyalılar, Katalanlar, Küçük Ada Batığı, Küçük Asya: Coğrafyası Tarihi ve Arkeolojisi, Kürtler, Kekik, Kesikçiler, Khalkolondilis, Kocayemişlik Batığı, Koyun Adası, Kraliçe Mu, Kuaterner Çağı, Kurtuluş Vapuru, Kuyu Burnu Batığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kuşburnu, Kzykoslular, Latin Piskoposluğu, Luviler, Manastır, Manizadeler, Manuel Paleologos, Marcus Aurelius, Marmara, Marmara Adası, Marmara Bölgesi, Marmara Denizi, Marmara Takımadaları, Marmor Adası, Mason, Masonlar, Mausoles, Maussolleion, Müderris Muavinliği, Mermer, Mermerci Mehmet Efendi, Messi, Metropolis, Meyvecilik, Milet, Miletliler, Mitolojik Kayıkçı Şaron, Mora Dükü Despot Manuel Komninos, Mozole, Mustafa Kemal Paşa, Nato Tepe, Nato Yolu, Nazi Almanyası, Neo Prokonnisos, Nergis Günsenin, Nervan Hanedanı, Neuris, Obolos, Ocaklar Burnu Batığı, Odruslar, Orhan Gazi, Orta Asya, Osmanlılar, Oğuzlar, Paçanoz Adası, Palatia, Pale Adası (Pala – Paflima), Paşabahçeli Armatör Hakkı Bey, Paşalimanı Adası, Pekmezcilik, Poliklinik, Preikanisos, Proikonnisos, Prokonnesos, Prokonnisos, Protonnesos, Radar Tepe, Real Madrid, Roma, Roma İmparatorluğu, Romalılar, Rum, Rumca, Rumeli, Rus Donanması, Rusya, Salih Sabri Karagözoğlu, Samuel Abreveya Marmaralı, Saraylar, Süleyman Şah, Süngercilik, SEA of MARMARA UNDERWATER DISCOVERIES-underwater archaeology Sitesi, Sebzecilik, Selanik, Selçuklu Komutanı Arslanbey, Sisam, Stel, Strabon, Sultan Aziz, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Encümeni, Sırbistan, Tarklar, Tavilzade Biraderler Şirketi, Tavşan Adası, Törökler, Türk Bandırası, Türk Kızılayı, Türk Tıp Tarihi, Türkeli-Avşa Batığı, Türkiye, Türkler, Tekirdağ, Tekmezar Batığı 1, Tekmezar Batığı 2, Teşvikiye Vapuru, Tikiler, Tikler, Tikveş, Tirkler, Tirskanlar, Tirskler, Topağaç, Torklar, Toruklar, Trajan, Traklar, Trakyenler, Trüskler, Troialılar, Truvalılar, Truvisa, Truvisalılar, Tucüeler, Tuklar, Tukyular, Turkanlar, Turlar, Turskalar, Tursklar, Turuklar, Tuzlu Balıkçılık, Tıp Fakültesi, Venedik, Venedikliler, Viranköy, Viranköy Tepesi, Viranköy-Taşada Batığı, Vordonisi, Yahudi, Yahudi Cemaati Cismani Meclisi, Yavuzaki Sırtı, Yoannis III Dukas Vatatzes, Yoannis Komnisos, Yunan, Yunanistan, Yılkı Atları, Zerdali Üretimi, Zeytincilik, Zeytinli Adası, Zeytinyağcılık, Şarapçılık, İhtiyat Zabitliği, İlyas Dağı, İlyas Tepe, İmparator Manuel Komninos, İmparator Nerva, İngiliz, İngiltere, İon, İstanbul, İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbul Boğazı, İstanbul Mülkiye Tıbbiyesi, İstanbul Unkapanı, İtalya, İtalyan, İzmir İdadisi, İznikliler
FETHİ NACİ: Asıl adı İsmail Naci Kalpakçıoğlu olan şair, yazar ve edebiyat eleştirmeni Fethi Naci’nin tutkulu olduğu yerdir Marmara Adası… Onu, kendisi gibi edebiyatçı dostları Turgut ve Tomris Uyar çifti, Edip Cansever ve Arif Damar’la bir araya gelip; bazen o günlerin Marmara’sının deniz ürünleri zenginliğinden yararlandıkları bir sofrada bazen Çınaraltı adlı çayhanede bazen rıhtımı arşınlarken bazen de tavlada kapışırken izler, ilginç ve derin edebiyat sohbetlerinin tanığı olurdunuz. Yazarımız, “Bir Hikâyeci: Sait Faik-Bir Romancı: Yaşar Kemal” adlı eseriyle 1991 yılının “Sedat Simavi Edebiyat Ödülü”nü de almıştır.
Eserleri: 60 Türk Romanı (1998), Anılar kitabı (1999), Azgelişmiş Ülkelerde Askeri Darbeler ve Demokrasi (1966), Azgelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm (1965), Bir Hikâyeci: Sait Faik-Bir Romancı: Yaşar Kemal (1990), Dönüp Baktığımda (1999), Edebiyat Yazıları (1976), Eleştiri Günlüğü (1986), Eleştiride 40 Yıl (1994), 50 Türk Romanı (1997), Emperyalizm Ya Da Pijama Giymiş Eşek Nedir? (1965), Gerçek Saygısı (1959), Gücünü Yitiren Edebiyat (1990), İnsan Tükenmez Kalem (1956), 40 Yılda 40 Roman (1994), Kıskanmak (1998), Kompradorsuz Türkiye (1967), On Türk Romanı (1971), Reşat Nuri’nin Romancılığı (1995), Roman ve Yaşam (1992), Sait Faik’in Hikâyeciliği (1998), Şiir Yazıları (1997), Yaşar Kemal’in Romancılığı (1998), 100 Soruda Atatürk’ün Temel Görüşleri (1968), 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme (1981), Yüzyılın 100 Türk Romanı (1999)…
TOMRİS UYAR: Papirüs dergisinin kurucularından ödüllü çevirmen ve ödüllü öykü yazarı Tomris Uyar, Gazetecilik Enstitüsü mezunudur. Kitaplaşan çevirileri yetmiş civarındadır. Önemli edebiyat dergilerinde denemeler, kitap tanıtım ve eleştirileri de yazmıştır. 1980’de “Yürekte Bukağı” ve 1987 yılında “Yaza Yolculuk”la iki kez “Sait Faik Hikâye Armağanı”nı, 2002 yılındaysa “Güzel Yazı Defteri” ile “Sedat Simavi Edebiyat Ödülü”nü kazanmıştır. Ayrıca, eşi Turgut Uyar’la birlikte Lucretius’tan yaptığı “Evrenin Yapısı” çeviriyle “1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü”nü almıştır. Günlükleri de yayınlanan Tomris Uyar’ın, çok sayıda öykü kitabı bulunmaktadır.
Eserleri: Yukarıda sözü geçen yetmiş civarındaki çeviri kitap, dergilerde yayınlanan deneme, eleştiri ve kitap tanıtım makaleleri dışındaki kitapları; Aramızdaki Şey (1997), Babayasaları Anasözleri (1989), Büyük Saat (1984), Dizboyu Papatyalar (1975), Gecegezen Kızlar (1983), Gündökümü 1975 (1976), Gündökümü I – II (2003), Günlerin Tortusu 1980 – 1984 “Günce” (1985), Güzel Yazı Defteri (2002 ve 2004), İki Yaka İki Uç (1992), İpek ve Bakır (1971), İstanbul’da Zaman (2000), Otuzların Kadını (1992), Ödeşmeler (1973), Rus Ruleti- Dön Geri Bak (1985), Sekizinci Günah (1990), Sesler Yüzler Sokaklar (1981), Tanışma Günleri, Anları “Günce” (1995), Yaz Düşleri Düş Kışları (1981), Yaza Yolculuk (1986), Yazılı Günler 1985 – 1988 “Günce” (1989), Yürekte Bukağı (1979)…
TURGUT UYAR: Asker kökenli şairlerimizden Turgut Uyar, Fethi Naci bölümünden de anlaşılacağı gibi uzunca bir süre Tomris Hanım’la birlikte Marmara’nın gediklilerinden olmuştur. Askerlik döneminde iki, askerlik sonrasıysa on bir olmak üzere toplam on üç şiir kitabı yayınlanmıştır. Kitaplarından bazıları yeniden basım bazılarıysa en iyileri bir araya getirmek amacıyla yapılan karma basımdır. Ayrıca, bir çeviri ve bir de inceleme kitabı vardır. İlk şiiri 1947 yılında “Yenigün” dergisinde yayınlanmıştır. Aldığı ödüller; 1963 yılında “Tütünler Islak”la “Yeditepe Şiir Armağanı”, “Kayayı Delen İncir”le 1982 “Necatigil Şiir Ödülü”, “Büyük Saat” ile 1984 “Sedat Simavi Edebiyat Ödülü” ve eşi Tomris Uyar’la birlikte Lucretius’tan yaptığı “Evrenin Yapısı” çeviriyle kazandığı 1975 “Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü”dür.
Eserleri: Bazı dergilerde yayınlanan şiirleri ve yukarıda sözü geçen “Evrenin Yapısı” adlı çeviri kitabı dışında; Arz-ı Hâl (1949), Bir Şiirden (İnceleme konulu kitabıdır-1984), Büyük Saat (Bütün şiirleri-1984), Divan (1970), Dün Yok mu (1984), Dünyanın En Güzel Arabistan’ı (1959), Her Pazartesi (1968), Kayayı Delen İncir (1982), Toplandılar (1974), Toplu Şiirler (İlk dört şiir kitabı olan Arz-ı Hâl, Türkiye’m, Dünyanın En Güzel Arabistan’ı ve Tütünler Islak’taki şiirlerin tamamı-1981), Türkiye’m (1952-1963), Tütünler Islak (1962)…
ARİF DAMAR: “Hallaç” adlı ünlü şiirin şairidir. Marmara’ya yakın bir ilçe olan Gelibolu’da doğdu. 1940 yılında “Yeni İnsanlık” adlı dergide “Edirne’de Akşam” adlı şiiri yayınlandığında 15 yaşındaydı ve İstanbul “Yenikapı Orta Okulu”nun birinci sınıfına henüz başlamıştı. Yayıncı, şiirin altına “Harika Çocuk” notunu koymuştu. Ünlü şair ve yazarlarımızdan Hasan İzzettin Dinamo sırf kendisiyle tanışmak için okuluna kadar geldi. 19 yaşında, ailece Ankara’da yaşadıkları dönemde, Ant Dergisi’nde yayınlanmaya başlayan şiirleri adının geniş kitlelerce duyulmasına yol açtı. Sol kültüre yakın görüşleri yüzünden hayatı zorluklar içinde geçti. Askerlik görevini sürgün alaylarında tamamladı. Askerlik sonrası İstanbul Mahmutpaşa’da işportacılık yaptı. Yaklaşık altı ay kadar Türkiye Komünist Partisi desteğiyle yayınlanan “Yeryüzü” adlı kültür dergisinin yönetiminde yer aldı. “Dayanılmaz” adlı şiiri nedeniyle gizli örgüt üyeliğinden tutuklanarak 2 yıl hapis yattı. 2 yıl sonra delil yetersizliğinden beraat etti. Cezaevi sonrası sosyal realizm konulu şiirler yazdı. Bu dönemde yazdığı şiirleri, “Günden Güne” adlı kitapta toplayarak 1956 yılında yayınlattı. O günlerin baskıcı Demokrat Parti Hükûmeti kitabı toplattı. Yargılandı ve bir kez daha beraat etti. Tüm bu sıkıntılara karşın, “İstanbul Bulutu” adlı kitabıyla 1958 “Yeditepe Şiir Armağanı”nı, birinciliği Cemal Süreya’yla paylaşarak kazandı. 1959 yılında Melih Cevdet Anday’la birlikte “Yağmurlu Sokak” adıyla bir roman yazdılar. Bu roman o yıl “Murat Tek” mahlasıyla “Tercüman” gazetesi”nde tefrika edildi. Sonraki dönemde “İkinci Yeni” şiir akımının temsilcileri arasında yer aldı. 1969 yılında İstanbul’un Suadiye semtinde “Yeryüzü” adıyla bir kitabevi açtı. 1982 yılında askerî yönetim tarafından yasak yayın bulundurmakla suçlandı. Bozcaada’da üç ay hapis yattı. 1984 yılında kitabevini kapattı. Dönem dönem, “Arif Barikat, Arif Hüsnü ve Ece Ovalı” mahlasını kullandı. Daha önce “Tercüman” gazetesinde tefrika edilen “Yağmurlu Sokak” 1985 yılında, bu kez kitap hâlinde yayınlandı. “Cumhuriyet” gazetesi’nde “Ayın Şairi’ bölümünü hazırladı. 2008 yılında “Bir Gökkuşağı İnerse Nasıl” adlı şiir kitabıyla “Sedat Simavi Edebiyat Ödülü”nü kazandı.
Eserleri: Acı Ertelenirken (1985), Alıcı Kuş (1966), Alıcı Kuşu Kardeşliğin (1976), Alıcı Kuşu Kardeşliğin (Genişletilmiş Baskı-1990), Ay Ayakta Değildi (1984), Ay Kar Toplamaz ki (1990), Bir Gökkuşağı İnerse Nasıl [2008], Edebiyat Yazıları (2007), Eski Yağmurları Dinliyordum (1995), Günden Güne (1956), İstanbul Bulutu (1958), Kedi Aklı (1959), Kırık Makara (1956 ila 1992 dönemindeki toplu şiirleri-2004), Kitaplar Kitabı (Toplu Şiirler-2000). Külliyen Red (2002), Onarırken Kendini (1992), Ölüm Yok ki (1980), Saat Sekizi Geç Vurdu (1962), Seçme Şiirler (2000), Seslerin Ayak Sesleri (1975), Yağmurlu Sokak (Melih Cevdet Anday’la birlikte 1985-1991-2001), Yoksulduk Dünyayı Sevdik (1988)…
EDİP CANSEVER: İlk kez 1944’te İstanbul dergisiyle okuyucuların karşısına çıktı. İlk şiirleri “Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası ve Kaynak” adlı dergilerde yayınlandı. “İkindi Üstü” adlı kitap, işte bu dergilerde yayınladığı şiirlerin bir araya getirilmesiyle oluştu. 1951’de “Nokta” dergisini çıkardı. İkindi Üstü’nden yedi yıl sonra “Dirlik Düzenlik”i yayınladı. 1957’de “Yerçekimli Karanfil”le ünü iyiden iyiye arttı. Bu kitabıyla 1958 “Yeditepe Şiir Armağanı”nı kazandı. İkinci Yeni Yeni akımının şiirde anlamı savunan kanadının temsilcisi oldu. “Yenilik, Pazar Postas ve Yeni Dergi”de şiirlerini yayınlatmaya devam etti. Bir dönem, “Şiirde dize kullanmak artık işlevini yitirdi” diyerek değişiklikler denedi. “Nerde Antigone”, “Tragedyalar”, “Çağrılmayan Yakup” şiirde tiyatrodan etkilendiği dönemin ürünleridir. “Ben Ruhi Bey Nasılım”la 1977 “Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü”nü, 1982’deyse “Yeniden” adlı şiir kitabıyla “Sedat Simavi Edebiyat Ödülü”nü kazandı.
Eserleri: Her ikisi de ölümünden sonra yayınlanan karma; Gül Dönüyor Avucumda (1987), Şiiri Şiirle Ölçmek: Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar “Hazırlayan: Devrim Dirlikyapan” (2009) adlı kitaplar; Ben Ruhi Bey Nasılım (1976), Bezik Oynayan Kadınlar (1982), Çağrılmayan Yakup (1966), Dirlik Düzenlik (1954), İkindi Üstü (1947), İlkyaz Şikayetçileri (1984), Kirli Ağustos (1970), Nerde Antigone (1961), Oteller Kenti (1985), Petrol (1959), Sevda ile Sevgi (1977), Sonrası Kalır (1974), Şairin Seyir Defteri (1980), Tragedyalar (1964), Umutsuzlar Parkı (1958),Yeniden (1981), Yerçekimli Karanfil (1957)
BÜLENT DAVRAN: Ön adı Mehmet’tir. Çok sayıda değerli müzisyenin yetişmesine katkıda bulunarak, Türk müziğinin her dalına hizmet vermiş olan ünlü klarnet sanatçısı Hurşit Davran’ın oğludur. İnşat sanatçısı Lütfiye Canay Hanım’la evlidir. Uzun yıllar İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’ nda görev yapmış konservatuvar kökenli perküsyon sanatçılarımızdandır. Vurmalı çalgıların dışında kalan birçok müzik aletini de üst seviyede çalar. Sahne hayatına veda edinceye dek, bazı ünlü konser ve salon orkestralarıyla çalışmış; onların plak ve kaset kayıtlarında yer almıştır.
Bülent Davran’ın çok sayıda “Türk Pop” ve “Türk Sanat Müziği” bestesi bulunmaktadır. Reklamdan uzak duran sanatçılar grubundandır. Bu vasfı ve müziği yalnızca maddi yönüyle ele alan piyasa sanatçılarına eser vermemesi nedeniyle bestecilik yönü fazla duyulmamıştır. Oysa son yıllarda büyük ölçüde yetenekli besteci sıkıntısı çeken ve gittikçe yozlaşan müziğimize ilaç olabilecek müzik adamlarımızdandır.
“17. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali”ndeki “Bolero” solosu, unutulmaz Maurice Ravel yorumları arasındadır. Söz konusu yapıtı bilenler; solistin tüm konser boyunca trampet solo yaptığını ve bu işi hatasız tamamlamanın ne denli zor olduğunu da bilirler. Türkiye’mizi; devlet sanatçısı olarak, Antarktika hariç dünyanın tüm kıtalarında başarıyla temsil etmiş, bazı belediyelerin müzik kurslarında fahri öğretmenlik yaparak yeni müzisyenlerin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Bazı şirketlerin dijital karşılama müziklerini de yapmıştır. Özelliklerinden biri de dünya mutfağını çok iyi bilen bir gurme olması, ayrıca aşçılık dersleri verebilecek derecede de bu mesleğe vâkıf olmasıdır.
Eserleri: Demonstrasyon kayıtları dijital olarak yapılmış çok sayıda beste; çok sayıda şarkı sözü; klasik ve pop müzik orkestralarıyla yapılmış plaklar, kasetler ve iştirak etmiş olduğu konserlerdeki sesli kayıtlar; iştirak etmiş olduğu özel stüdyo ve halka açık konserlerin TRT tarafından yapılmış görüntülü kayıtları(*); sözlerini Günay Tulun’un yazdığı “Dinmeyen Özlem” ve “Almila’ya” adlı romantik şarkılar…
CANAY DAVRAN: Ön adı Lütfiye, doğum soyadı Tulun’dur. Soyu “İlk Türk İslam Devleti Tulunoğulları”na, dolayısıyla da Orta Asya’ya dayanır. Kompozitör Bülent Davran’la evlidir. Bir dönem folklor ve izcilik çalışmalarına katılmış, Erenköy Kız Lisesi döneminde voleybol oynamış, bir dönem de eskrim sporuyla uğraşmıştır. Asıl mesleği öğretmenliktir. İnşat sanatçısı olarak tanınır. Şiir dinletilerinin aranan kişisidir. Şiir yazmak nasıl değerli bir sanatsa
o şiirleri, ruhuna zarar vermeden ve değerini kaybettirmeden yorumlayabilmek de o denli önemlidir. İşte, inşat sanatçılarının gerekliliği de tam bu safhada ortaya çıkar. Türk şiirinin ünlü inşatçıları Tarık Gürcan ve Nedret Selçuker gibi her şiiri o eserin özgün havasına uygun yorumladığı için “birbirini tekrarlayan piyasa yorumcuları”ndan ayrılır. Konuyu bilenler tarafından tabu sayılan bazı bölgelerde çekmiş olduğu doğrulanmış hayalet fotoğraflarıyla da iz bırakmıştır. Farklı konuları işlediği makaleleri çeşitli dijital yayın organlarında yayınlanmaktadır.
Eserleri: Dijital ortamda kaydedilmiş sesli “Tören Şiirleri”, “Hayalet Fotoğrafları”, değişik yayın organlarında yayınlanan ve farklı konuları işleyen makaleler…
NUŞİN ASGARİ: Marmara Adası’nda doğmamasına rağmen ona en büyük hizmeti verenlerden biri de Dr. Nuşin Asgari’dir. Dr. Asgari, çeşitli yörelerde arkeolojik araştırmalar yönetmiş değerli bir bilim insanımızdır. Bilmeyenlere anlatmam, bilenlereyse hatırlatmam gereken ilginç, hatta inanması zor bir olay var. “Kaderimi Kim Yazdı“ adlı Marmara yazısında da belirttiğim gibi lahit, stel ve heykel parçalarının büyük kısmının toprak üstünde, kalanınınsa yüzeye çok yakın bir seviyede sere serpe hem de yüzlerce yıl yatmasına karşın, adadaki ilk arkeolojik araştırma, 1971‘de başlatılabilmiş. 1978’de de sonlanmış. Tam o dönemde, aslında kendisi de bir arkeolog olan eşimle adaya gidip geldiğim için iyi biliyorum. İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından yapılan bu araştırma ve kazıların başkanlığını, müzeci arkeologlarımızdan, İstanbul Arkeoloji Müzesi Eski Müdürü Dr. Nuşin Asgari üstlenmişti. Araştırmalar bitip de ikinci aşamaya, yani kazılara geçilince, ekibin karşısına yine aynı tür yüzey buluntuları çıkmıştı. Bu da o bölgenin, Nuşin Hanım ve ekibinin gözlemler sonucu edindiği “Roma nekropolüdür.” tezini güçlendirmişti.
Resmî kazılar tamamlandıktan sonra, 80’li yıllarda, Dr. Nuşin Hanım; devletin tahsisat vermemesine rağmen kendi kıt kişisel olanaklarıyla araştırmalara devam ederek değerli bilimsel verilere ulaşmış. Saraylar bölgesindeki açık hava müzesinin kurucusu da o… Onun vatan sevgisi ve bilim aşkını anlatmak için başka şeyler aramaya gerek yok. Kazıları cebinden sürdürmesi ve Marmara’nın talan edilmesini önlemek için Saraylar Müzesi”ni kurması yeter de artar bile… Yanisi şu: Ülkesinin değerlerine sımsıkı bağlı gerçek bilim insanı Dr. Nuşin Asgari…
Ne acıdır ki hiçbir yerde, hatta görev yaptığı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bile fotoğrafını bulamadım. Müze için emek sarf edenlerin fotoğraflarından oluşan bir galeri olmalıydı. Dedim ya, varsa da ben bulamadım. Bu nedenle protesto için Dr. Nuşin Asgari yerine görev yaptığı müzenin fotoğrafını koydum. Hangi ideolojiyi temsil ettiğine bakmadan, Marmara’nın bugünkü, eğer onlar yapmazsa bu kez de gelecekteki yöneticilerinden bir ricam var. Gerçi “Güzel Marmara”ya heykeli yakışırdı ama adanızın, herkesin kolayca erişebileceği bir köşesine Nuşin Hanım’ın adını verebilir misiniz?” Tarih ve arkeoloji bilimi teşekkürlerinde sizleri unutmayacaktır.
Eserleri: Arkeoloji konulu yazıları ve bilimsel makaleleri dışında Herbert Read’dan çevirdiği “Sanatın Anlamı (2014)” adlı kitabı bulunmaktadır.
SABİRE NERGİS GÜNSENİN: Marmaralılardan söz ederken Prof. Dr. Sabire Nergis Günsenin’den söz etmeden geçilemez. Marmara Adası ve su altı arkeolojisi bir araya getirildiğinde akla gelen ilk isimdir Günsenin… Yıllardır Marmara Adası ve çevresindeki batıklarla uğraşır. Bu nedenle “su altında ikamet eden en ünlü Marmaralı odur” desem, yanlış kelam etmemiş olurum. Kitap sahibi arkeologlarımızdandır. Çok sayıda makale ve bilimsel yayın sahibidir. Bazı kitaplar içinde adına tahsis edilmiş bağımsız bölümler bulunur. Bir yazımda onu anlatırken şöyle yazmışım: “Televizyon televizyon gezip siyasetçilere göz kırpmayan, görevinin yönlendirdiği konularda insanları aydınlatmaya çalışan, bunun için de kimsenin omzuna basmadan mücadele veren, çalışmalara doğrudan katılan, gerekince teçhizatını sırtlayıp, su altına dalmaktan kaçınmayan biri o…”. İşine duyduğu heyecanla bilime yaklaşımı; her zaman yazıp çizdiğim bilim insanı tiplemesine uygun düşüyor. Kendisiyle anlaşamadığımız tek nokta; onun Bizans adını telaffuz etmesi, benimse “böyle bir devlet hiçbir zaman olmamıştır” dememdir. “Bk Sır Veren Deniz“
Eserleri: Çeşitli dergilerde yayınlanan makaleler, kongre ve sempozyumların bildiri kitaplarındaki yayınları, “Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi”nin 5. cildinde yer alan “Limanlar” maddesi ve bazı kitaplar içinde onun yazdığı eserlere ayrılmış bağımsız bölümler dışında, yabancı dilde yazılmış “Between Continents Proceedings of the Twelfth Symposium on Boat and Ship Archaeology (2012)” adlı kitap…
ŞEFİK ATABEY: Eşref Şefik’in oğlu Şefik Atabey de Ada’nın ünlülerindendir. Çeşitli dillerde ve çok geniş bir kitap koleksiyonu olan Şefik Atabey, Osmanlı coğrafyası ve Osmanlılar konusunda, dâhi denecek kadar bilgi sahibiydi. Elinde gravürler, imparator ve krallara armağan edilmiş el yazması eserler, Türkiye ve Türk kültürü üzerine yeniden bulunması imkânsız kitaplar, çok sayıda tek nüsha basılmış eserler, markalı antika kitaplar vardı. Şefik Atabey, dünyanın en önemli sahaf ve koleksiyoncularının “Eşsiz, bir eşi daha yok” sözleriyle övdüğü kitaplığını, 2010 yılındaki ölümünden önce, bilinmeyen bir nedenle satmaya başladı. 2002 yılında “Sotheby’s” o muhteşem koleksiyonun 1600 parçasını sattı. Yukarıda, üç gün art arda süren o müzayede için, Sotheby’s tarafından bastırılan müzayede kitaplarını görmektesiniz.
SEYFİ DURSUNOĞLU: Marmara’nın müdavimleri arasında olduğu anlatılan Seyfi Dursunoğlu’nu da unutmamak gerek. Komedyen, program sunucusu, şarkıcı ve dansör olarak tanınır. Komedi ve müzik ağırlıklı sahne gösterileri düzenleyen Dursunoğlu’nun sahne adı Huysuz Virjin’dir. Söylenmesi olanaksız gibi görünen sözleri Huysuz tiplemesi altında çok rahat bir şekilde söylemesi nedeniyle büyük ün yapmıştır. Bir kanto plağı vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında kendisi hakkında gizli bir yasak kampanyası başlatılmış, program yaptığı televizyon kanalları zorluklara boğulmuş, bunların sonucunda o da Huysuz Virjin tiplemesini bir daha kullanmayacağını açıklamıştır.
Eserleri: Sahnelerde ve televizyonlarda yorumladığı çeşitli şarkılar, “Benimle Dans Eder misin, Benzemez Kimse Sana, Huysuz Şimdi Hostes, Huysuz ve Tatlı Kadın, Huysuz’la Dans Eder misin, Huysuz’la Görücü Usulü, Popstar Türkiye” adlı televizyon programları ile Huysuz Virjin Kanto Müzik Albümü (1970)
ZEKİ MÜREN: “Beklenen Şarkı”nın yaratıcısı, altı yüzden fazla plakla kasete imza atmış ve binlerce şarkıyı seslendirmiş ünlü Türk Sanat Müziği şarkıcısı, “TRT, gazino ve konser” sanatçısı, şarkı sözü yazarı, şair, sinema ve tiyatro oyuncusu, besteci, desinatör; Türkiye’nin ilk altın plak ödüllü sahne, gazino ve radyo sanatçısı Zeki Müren de bir dönem Marmara Adası’ndan ayrılmayanlar arasındaydı. Zeki Müren’in, sanatla ilgisi açısından pek fazla bilinmeyen yönlerinden birkaçı da kitap sahibi iyi bir şair, sergiler açmış desinatör ve ressam olmasıydı. Bestelerinin üç yüzü aştığı söylenir. “Müziğin Paşası”, “Paşa” ve “Sanat Güneşi” adlarıyla da bilinir. 1955’te “Manolyam” adlı şarkıyla Müyap’ın “Altın Plak Ödülü”nü, 1973’te “En İyi erkek Solist” unvanıyla “Altın Kelebek Ödülü”nü almış, 1991 yılında “Devlet Sanatçısı” seçilmiş ve 1997’de “Kral TV; Video Müzik Ödülleri”nde “Yekta Okur Özel Ödülü”nü kazanmıştır. Doğum tarihi olan 6 Aralık günü, “Türk Sanat Müziği Günü” olarak kutlanmaktadır.
Eserleri: Bıldırcın Yağmuru (Şiir Kitabı-1965), sayısı bilinmeyen resim çok sayıda plak, çok sayıda kaset, çeşitli şarkı sözleri, 300’ü aşkın beste, binlerce şarkı, binlerce konser, bini aşkın radyo programı, yüzden fazla TV programı, “Çay ve Sempati” adlı tiyatro oyunu (1965) ile Altın Kafes (1958), Aşk Hırsızı (1961), Aşktan da Üstün (1970), Bahçevan (1963), Beklenen Şarkı (1953), Berduş (1957), Düğün Gecesi (1966), Gurbet (1959), Hayat Bazen Tatlıdır (1962), Hep O Şarkı (1965), Hindistan Cevizi (1967), İnleyen Nağmeler (1969), İstanbul Kaldırımları (1964), Kalbimin Sahibi (1969), Kâtip (1968), Kırık Plak (1959), Rüya Gibi (1971), Son Beste (1955) adlı sinema filmleri…
Tabii ki Marmara’da doğan ya da sonradan kendini Marmaralı olarak kabul edenler bu kadarla sınırlı değil. Çok kişi var. Belki bir gün onları yazmak da kısmet olur. Gelecek yazıda buluşmak umuduyla…
.
.
Günay Tulun
“Sayfayı çevirmek ya da dilediğiniz herhangi bir sayfaya geçiş yapmak için, bu yazının sol yanında yer alan; [ TÜM KİTAPLAR ] bölümündeki ilgili sayfayı tıklamanız yeterlidir.”